Tümör Protein p53 Nedir?
Diyelim ki kanser belasıyla karşı karşıya kaldınız veya vücudunuzda herhangi bir tümör ortaya çıkmak üzere. Vücudunuzdaki tüm ayrıntıların depolandığı hücre çekirdeğinde genetik açıdan bir hata meydana geldi. Bu kopyalama hatası karşısında yapabileceğiniz bir şey var mı? Ne yazık ki bu sorunun cevabı kocaman bir hayır.
Durun durun, hemen endişeye ve karamsarlığa kapılmayın. Tam olarak böyle bir anda bir mucizenin size dokunacağını söyleyebiliriz. Kanser ve tümör oluşumlarına karşı umut veren bir kalkandan söz edeceğiz: Tümör protein p53
Mutasyon Etkisi
Kanser söz konusu olduğunda çoğumuz mutasyon sözcüğünü sıkça duymuşuzdur. Mutasyon kavramı denildiğinde aklınıza büyük olasılıkla Amerikan filmlerindeki mutantlar geldi; ancak maalesef böyle bir şeyden söz etmiyoruz. Genlerde, dışarıdan kaynaklı etkenlerden dolayı oluşmakta olan tüm veri kayıpları mutasyon şeklinde adlandırılır. Mutasyon kavramı %99 düzeyinde zarar verir. Bu gerçekten de korkunç ve neredeyse umutsuz bir yüzde. Mutasyonun etkisiz kalma oranı sadece %1. Bu noktada tümör proteinden söz etmemiz gerekiyor.
Çok Hücreli Canlılarda Yer Alıyor
Daha çok p53 olarak adlandırılan tümör protein, genellikle çok hücreli canlılarda yer alır. Hücre döngüsü sona erdiği zaman hücrenin iç bölümünde mitoz bölünme konusunda hazırlıklar başlar. Bu noktada organellerin sayısı çoğaltılır ya da ATP konusunda yoğun bir hazırlık gerçekleşir. DNA eşleşmeleri esnasında dış etkenlerden kaynaklı olarak ne yazık ki bazı hatalar oluşabiliyor. Bu hasarlar zamanında fark edilmezde bir zaman sonra hatalı proteinler ve hatalı hücreler devreye girecektir. İşte bir tümörün başlangıcı tam olarak bu şekilde cereyan ediyor. Buna rağmen bizi adeta bir kalkan gibi koruyan önemli bir mekanizmaya sahibiz: “DNA Ligaz Enzimi”
1979 Senesinde Keşfedildi
Bu enzimin de odak noktasında p53 adı verilen tümör proteini bulunur. 1979 senesinde keşfedilmiş olan P53, bunu fark ettiği andan itibaren hemen döngünün durmasını sağlar. Hasara karşı muazzam ve şaşırtıcı bir tamir planını devreye sokar. Bu sayede yeni hasarlı proteinlerin üretimine engel olur. Bu hasarları tek taraflı ve çift taraflı DNA hasarları olarak belirtmemiz mümkündür.
Fillerde 20 Kat Daha Fazla
Hasarların giderilmesinden hemen sonra p53 hücre döngüsü en başta başlar. Bununla beraber bölünme işlemleri normal şekilde, genetik materyalle başa döner. Elbette bu durum her zaman böyle sonuçlanmaz. Kimi durumlarda hata düzletilemeyecek seviyede olabilir. Bu tip senaryolarda ise p53 proteini Apoptos olarak bilinen süreci devreye sokar. Bu plan hayatımızı devam ettirebilmemiz adına çok kritik bir yerde durur. P53’ün, tümör baskılayıcı niteliği açısından hayati bir role sahip olduğunu söyleyebiliriz. P53 direk DNA’ya bağlı durumdadır. Tüm hücre çekirdeklerinde istisnasız bir şekilde yer alır. Örneğin fillerde P53 oranının insanlara göre 20 kat daha fazla olmasından dolayı filler kansere kolay kolay yakalanmazlar. P53 ile ilişkili olarak henüz bir kanser ilacından söz etmemiz mümkün değildir.